Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Kapadokya Felsefe ve Sosyal Bilimler Kongresi” yapıldı.
NEVÜ Kültür ve Kongre Merkezinde başlayan ve 25-26-27 Nisan 2019 tarihleri arasında gerçekleşen kongrenin açılışına; NEVÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ertan Özensel ve Prof. Dr. Erdoğan Çiçek, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Meydan, Genel Sekreter Nihat Çavuşoğlu, NEVÜ Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Faruk Manav, Kapadokya Üniversitesi Eğitim Planlama ve Yürütme Kurulu Başkanı Öğr. Gör. Ayfer Coşkun, Macaristan, Hindistan, Kırgızistan, Kazakistan, Bulgaristan, Azerbaycan, İran ve yurt içinden akademisyenler ile öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından kongrenin açılış konuşmasını ‘1. Uluslararası Kapadokya Felsefe ve Sosyal Bilimler Kongresi’ düzenleme kurulu başkanlarından Dr. Öğr. Üyesi Faruk Manav yaptı. Manav, “Yaşadığımız çağ veya içerisinde bulunduğumuz dünyanın koşulları göz önünde alındığında insani meseleler bir hayli önem kazanmaktadır. Özellikle değerler ve iletişim, insanlar arasındaki çeşitli sıkıntılar da bunlar arasında yer almakta. Aslında tartışmaya değer bir tarafı olmasının yanı sıra bunların bir problem olmalarından dolayı çözüm önerileri sunmak adına felsefi düzlemde yapılacak tartışmaların oldukça önemli olduğuna dikkat çekmek istedik. Felsefe denen disiplin, bilgeliğin peşinde koşmayı amaç edilen bir disiplindir. Ama bu bilgeliğin peşinde koşmak denen şey, kuru söylemlerden ya da belli ifadelerden oluşan bir disiplin anlamına gelmemektedir. Felsefe, bizzat yaşamın içerisinde olan bir yapıya, yaşama dokunan bir özelliğe sahiptir. Bu da felsefenin aslında diğer tüm disiplinler arasında en önemli pozisyona gelmesini sağlayan en önemli özellik olarak görülebilir. İşte bu nedenle bu insani meseleleri, varoluş meselesi, iletişim meselesi ve bilim alanındaki sorunlara parmak basmak ve bu sorunlara çözüm önerileri üretebilmek adına böyle bir kongreyi düzenlemeyi kendimize amaç edindik.
Bu nedenle burada sadece felsefeyi değil, sosyoloji, psikoloji, tarih, coğrafya ve eğitim gibi diğer disiplinleri de içerisine katarak insanlara bütüncül bir bakış açısını nasıl sunabileceğimizi de görmek istedik. Eğer bu amacımızda hedefimize ulaşırsak, yani sorunlara güzel çözümler, sorunlara güzel yaklaşımlar sergilenirse kongremizde amacımıza ulaşmış olacağız. Kongremizin ana temasının ‘İnsanı Anlamak’ olması da buradan gelmektedir. Kongremizin ilk olmasına rağmen dünyanın değişik ülkelerinden geniş bir katılım olması bizi ayrıca mutlu etti. Bu vesileyle siz değerli katılımcılara bir kez daha teşekkür ediyor, kongremizin hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
Açılışta konuşan NEVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel ise, “İnsan temasının yer aldığı bir kongrede ‘Neler söylenebilir?’ dersek, pek çok şey söylenebilir. Malum insanoğlu birkaç asırdır bilimsel ve teknolojik alanlarda önemli başarılar elde etti. Özellikle bilim, sağlık, iletişim, uzay ve endüstriyel alanlardaki gelişmelere baktığımızda çağdaş dünyanın hangi aşamaya geldiğini görmekteyiz. Belki de bugün bütün dünyada hemen hemen herkesin her gün söz ettiği en önemli problemlerin başında ekonomik problemler gelmesine rağmen, bu gelişmelerin temelinde malum dünyadaki ekonomik gelişmelerin var olduğunu görüyoruz. Buna bir kaç rakam vermek gerekirse; dünya ekonomisi 1950’li yıllarda 4 trilyon dolar, 1995’te 20 trilyon dolar, 1999’da 30 trilyon dolar iken 2017’de 80 trilyon dolara ulaşmıştır. 2020’lerde bu rakamın 100 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Maddi anlamda yaşanan bu gelişmelere rağmen maalesef çağdaş medeniyetin verileri; açlık, yoksulluk, sömürü, savaş, şiddet, nefret, farklılıklara tahammülsüzlük ve sosyal-ekonomik sorunlar olmuştur.
Diğer yandan çağdaş dünyanın en önemli özelliklerinden bir tanesi de değişken bir yapı oluşturmasıdır. Hızlı değişen dünyada gelecekle ilgili tahminler bile çok kısa sürede demode olmakta, gelecekle ilgili pek çok tez antitezi üretmektedir. Şunu söylemek isterim ki, bizler bir tarafta küreselleşmeden söz ederken diğer taraftan yerellikten, mikro milliyetçilikten, radikalizmden, şiddetten ve ayrımcılıktan söz eder hale geldik. Yine bir tarafta sekülerleşme güçlü bir zemin kazanırken, diğer taraftan yeni dini hareketler ortaya çıkmakta ve hatta dinin daha radikal gruplarının görünürlükleri artmaktadır. Bir tarafta bireycilik ön plana çıkarken, diğer yanda yeni toplumsal hareketlerin varlığı dikkatleri çekmektedir. Yani bir taraftan bireysel özgürlüklerden söz edilirken, diğer tarafta pek çok sivil toplum örgütlenmelerin yaygınlaşması söz konusu olmaktadır. Bir tarafta geleceğe yönelik ümitlerden söz edilirken, diğer yandan karamsarlıklar yaşanmaktadır. Buna bir örnek verecek olursak; genetik alanındaki gelişmeler insanlara daha uzun ömür vaat ederken, diğer yandan bu gelişmelerin tarihin sonunun ya da insanlığının sonunun başlangıcı olarak nitelendirilmektedir. Bir tarafta dünya çapındaki ahlaki çöküntüden söz edilirken, diğer yanda dar görüşlü, ahlaki ve dini yaşayışlardan söz edilir hale gelinmiştir. 19. Yüzyıldan itibaren ortaya çıkan bilimler, özellikle de sosyal bilimler gelişmecilik paradigmalarının sunduğu genel kabullenmeyle ortaya koyduğu argümanlar batı dışı bizim gibi toplumlarda ciddi değer kaymalarına yol açtılar ve sahip olduğumuz kadim geleneğimizin temelini oydular. İzlediğimiz her gelişme birçok idealizmin temelini atarken, insanoğlunda da ben merkezli bir anlayışın yerleşmesine yol açtı. Artık biz yerine ben, ötekinin yerini ötekileştirme aldı. Muhtemeldir ki tarihin hiçbir döneminde, insanoğlunun sahip olmak istedikleri arasında uçurum hiç bu kadar fazla mesafede olmamıştır. Sıradan insanlar internette bir nevi şöhret yaşayabiliyorlar, herkes bir web sayfası hazırlayabiliyor, gazeteler oluşturabiliyorlar ve torunlara mesaj atıyor hale geldiler. Nesilleri kategorize etmek için kullandığımız sıralamaların yerini malum olduğu üzere ‘X’, ‘Y’ ve ‘Z’ kuşaklarından söz ederken, 2010 yılından itibaren ‘Alfa Kuşağı’ndan söz eder hale geldik. Sınırları olmayan ve haliyle özgürlüğün en derin noktasının bile “tadını çıkaran” bu kuşağın çocukları ile dünyamız yeniden biçimlenecek gibi görünüyor. Ve sonuç olarak öyle görünüyor ki, klasik felsefenin insan temelli sorunları devam ederken üzerine kafa yormamız gereken birçok yeni sorunlar ortaya çıkıyor. İşte bu tür kongreler, bu sorunun değişik boyutlarda ele alınması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu vesileyle kongrenin tekrar hayırlı olmasını diliyor, siz değerli katılımcılara ve emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) ile Hacı Bektaş Veli tanıtım filmlerinin gösterimiyle devam eden kongrede sahne alan Kültür ve Turizm Bakanlığı Hacıbektaş Semah Topluluğunun ‘Semah Gösterisi’, katılımcılar tarafından büyük ilgiyle izlendi.
Bursa Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. A. Kadir Çüçen’in “Çağımızda İnsanı Anlamak”, Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Zekiye Kutlusoy’un “Bilim Felsefesinin Bir Soruşturma Alanı Olarak Sosyal Bilimler” üzerine yaptıkları konuşmaları ve kendilerine plaket takdimiyle devam eden kongrede, 153 bildiri sunuldu. Kongre, yapılan Kapadokya gezisinin ardından sona erdi.
- Dünya Felsefe Günü Konferansı Gerçekleştirildi
- Felsefe Konferansları-III Etkinliği Gerçekleştirildi
- I. Uluslararası Kapadokya Felsefe ve Sosyal Bilimler Kongresi (CAPASS2019)
- Prof. Dr. Taşkıner Ketenci “Akıl, Hoşgörü ve Mucize Üzerine: Aydınlanmayı Yeniden Düşünmek" Üzerine Konferans Verdi
- “İnsana Felsefeyle Bakmak” Konulu Konferans
- “Geçmişten Günümüze Türk-İslâm Dünyasında Felsefe: Genel Bir Bakış” Konulu Konferans
- Felsefe Bölümü Kaynaşma Yemeği'nde Buluştu